Cumhuriyet
03.10.2007
Güvenilen Dağlara Kar Yağıyor...
Seçimlerden önce, kendilerini gerçekten ülkenin "kanaat
önderleri" ("Biz bu sürüyü güderiz abi!"), yanında
yürüdükleri "kâğnının gölgesini" kendi gölgeleri sananlar
şimdi bir düş kırıklığı yaşıyorlar: Havada adeta bir panik var; mahalle,
otobüs, bazen uçak baskısı, bazen internet cafede oruç dayağı, "Malezya
olur muyuz" diye sormalar, kalkıp Malezya'ya gitmeler... Sonra, AB
üyelik sürecine ilgimizi mi kaybettik? Büyük sermaye de endişeli...
Durun bakalım, daha yeni başladı...
Seçimlerden sonra, galiba yalnızca bizler şaşırmadık. "Tehlikenin
farkında mısınız? " demiş, "liberal entelijansiyanın yavaş
intiharından" söz etmiş, "mahalle baskısını" da
içeren "pasif karşıdevrim sürecinin" özelliklerini anlatmaya
çalışmıştık. Nihayet AKP'nin seçimlerde momentumunun kırılmaması halinde,
yükselen muhalefetin yarattığı korku ve kızgınlıkla, seçimlerden sonra çok daha
hızlı, kararlı davranacağını savunmuştuk. Şimdi, şaşkın değiliz.
Ama endişeliyiz. Çünkü AKP'nin "seçim" zaferinden sonra
başlayan "yeni" sürecin daha başındayız. Önümüzdeki dönemde,
bu süreç, ilerlemeye, derinleşmeye, düş kırıklığına uğrattıklarının listesine
yenilerini eklemeye devam edecek.
Siyasal İslam, "pasif karşıdevrim" (restorasyon) sürecinin
en önemli özelliklerinden biri, tüm "mevzi savaşlarında"
olduğu gibi, ne kadar ufak olursa olsun sürekli kazanımlar elde etmeyi
sürdürmek; bir alanda duraklama yaşanırsa, bir başka alana yoğunlaşmak, süreci
oradan ilerletmeye çalışmaktır. Bugüne kadar "demokrasi",
"bireysel özgürlükler", "AB süreci " ,
kavramlarını kullanarak ilerledi siyasal İslam. Bu sayede kendine çok önemli "yol
arkadaşları" edindi, bunlar sayesinde, geleneksel olarak kendisine ait
olmayan çevrelere nüfuz etti, verili duruşlarda, kendisine doğru önemli
dönüşümler (transformismo) gerçekleştirdi. Bu çevrelerdeki dönüşümün enerjisini
siyasal İslamın projesine doğrudan katamasa bile, bu projenin andaki motorunu,
AKP'yi ilerletmek için kullandı.
AKP ilk kez seçimleri kazandığında, bu partinin, kendi toplumsal
tabanından, bu tabanın taşıdığı sosyal projeden, bağımsız bir varlığa sahip
olamayacağını, etkisinden tümüyle ve uzun süre çıkmasının söz konusu olmadığını
savunmuştuk. Şimdi yaşananlar çok doğaldır. AKP'nin ait olduğu karmaşık,
toplumsal hareket, siyasal İslam, kendi toplumsal güçleriyle, yaşam tarzıyla,
umutlarıyla, en önemlisi gerçek liderleriyle (bunlar AKP liderliği ile örtüşür
ama aynı şey değildir) iradesini dayatmaya başladı. Bu iradenin, hareketin liberal
"yol arkadaşlarının" iradesiyle çatışması kaçınılmaz. AKP ve
siyasal İslamın dünkü "sevimli" yüzleri bu gün, daha kalın
sesle ve çatık kaşlarla, bu yol arkadaşlarına, ya artık bize
katılacaksınız ya da hareketin eteklerinden düşeceksiniz diyorlar.
Son günlerde, siyasal İslamın, aile ile devlet arasındaki alanı ( "sivil
toplum" ) sessizce ve adım adım ele geçirme süreci , medyanın
etkisiyle görünür olmaya, "transformismo" süreciyle yakalanan
tabakaların AKP'ye güvenini tehdit etmeye başladı. "Demokrasi",
"bireysel özgürlükler", "AB üyeliği" kavramları siyasal
İslam açısından, artık işlevlerini kaybediyorlar. Öyleyse, hareketin, aile ile
devlet arasındaki alanı ele geçirme sürecini gizlemeye yardımcı olacak yeni bir
kavrama, adeta yeni bir "destekleyici fanteziye" gereksinim oluşmaya
başlıyor. Bu yeni kavram, yeni düş kırıklıklarına yol açacak.
Yeni kavram, yeni yol arkadaşları...
Bu yeni kavram acaba ne olabilir? Seçim sonrası Meclis'te AKP-MHP
işbirliğine, "Söğüt Şenlikleri" kucaklaşmasına,
Cumhurbaşkanı'nın şehit ailelerine verdiği iftar yemeğine bakarak bu yeni
kavramın "milliyetçilik" olabileceğini düşünüyorum. Tabii bu
kavram da demokrasi ve bireysel özgürlükler kavramları gibi, içeriklerinden
(özellikle anti-emperyalist potansiyelinden) soyutlanmış bir biçimde
kullanılacak; nasıl "demokrasi" oy verme işlevine "bireysel
özgürlükler" de türban özgürlüğüne indirgendiyse, bu kavram da siyasal
İslamın "mevzi savaşı" taktiğine hizmet edecek bir biçimde,
sosyal tarihsel ve jeopolitik özelliklerinden soyutlanarak tek bir özelliğine, "PKK"
sorununa indirgenerek devreye girecek diye düşünüyorum.
Eğer bu beklentim gerçekleşirse, siyasal İslam, AKP aracılığıyla yeni bir "transformismo"
süreci başlatarak, zaman içinde liberal entelijansiya safrasını atarken
bu kez Türk-İslam sentezci, şoven-milliyetçi, entelijansiya içinden yeni yol
arkadaşları kazanabilecek, bunlar aracılığıyla, askerin tepkilerini de dün
liberallere yönelik olduğu gibi "istediğini ben verebilirim" ,
söylemiyle yumuşatma şansına sahip olacaktır.
Sanırım, şimdi düş kırıklığına uğrama sırası, dün sorunlarının çözümü için
AKP'den (hâlâ ABD'den) medet uman Kürt entelijansiyasında, burjuva-feodal, mülk
sahibi sınıflarında, yerel seçkinlerinde... Sanırım, onlar da güvendikleri
dağlara kar yağdığını görecekler.